SEMAH

Cem İbadetİ

Cem, Alevilikte en önemli dinsel törenin (ibadetin) adıdır. Cem’e ayrıca; Ayin-i Cem(Cem âyini), Ali Cemi, Görgü Cemi, İçeri Kurbanı da denir. Kış aylarında, özellikle Cuma akşamı başlaması kuraldır.

Cem’de ONİKİ HİZMET ve bu hizmetlerin ayrı ayrı sahipleri vardır. Her Alevi yılda bir kez görgüden geçer,  hal ve gidişatının muhasebesini yapar, ikrarını tazeler ve topluma hesap verir. Kendilerinden şikayetçi olanları cem’de bulunan canlar haklı görürlerse, şikayet edilenler onları razı etmek zorundadırlar. Kimseyle küsülü, dargın ve kavgalı kalamazlar. Birine hakları geçtiyse, yada başkasının hakkı kendisinde kaldıysa hesaplaşır ve helallık alır. Barışmadıkça görgüleri yapılmaz. Borçları varsa görgüden önce ödeyeceklerdir.

Yıllık görgüden geçen talipler, aynı zamanda daha önce yaptığı hatayı bir daha tekrarlamamak üzere tevbe ederler. Görgüden geçtikten sonra manen temizlenmiş olurlar. Ancak bundan sonra Cem’e katılanlar, görgü-sorgudan geçerek temizlenmiş olanların kurban lokmasını yiyebilirler.

Düşkünler(haksız yere keyfi olarak eşini boşayan, haram kazanç sağlayan, yalancı şahitlik yapan, nefsine hakim olmayan, hırsızlık yapan, adam öldüren, vergi ve askerlik borcu gibi vatan borcunu ödemeyen, annesine babasına evlatlık görevini yapmayan, insanlara zarar veren, komşusunu inciten, işçi ve yetim hakkı yiyenler) Cem’e  alınmazlar. Böylece Cem halkı (Alevi toplumu) zararlı insanlardan, yaramazlardan arınmış olur.

Adam öldürmüş, karısını haksız yere boşamış, hırsızlık yapmış bir insan serbestçe gidip cami’de namaz kılabilirken, HAK-MUHAMMED-ALİ meydanı(Hak meydanı) olan Cemevi’ne böyle yolsuzluklar yapmış biri kesinlikle giremez, girmeye cesaret edemez, girmek isterse kabul edilmez. Aleviliğin bu kuralı, dünya yüzündeki hiçbir milletin dininde ve mezhebinde bulunmayan bir yüceliktir. Nitekim, Peygamberimiz Hz. Muhammed’in “Ben ancak güzel huyları tamamlamak için gönderildim” buyurması, İslam’da ahlakın ne büyük ve ne önemli bir yeri olduğunu isbata yeterlidir.

Görülüyor ki, Hz. Muhammed, peygamberliğinin amacının, ahlak güzelliklerini son merhaleye çıkarmaktan ibaret olduğunu açıklamıştır. Tarih boyunca bir millet ki ahlaka önem vermiştir, o millet ilerleyip Allah’ın nimetlerine erişmiştir. Hangi millet ki ahlak çöküşüne uğramıştır, o millet kısa bir zaman içinde perişan ve mahvolup gitmiştir. İslam Dini’nin amacı beşerin ahlakını tasfiye etmekten ibarettir. Bundan dolayıdır ki, Peygamberimiz, “İçinizden en çok sevdiklerim ve Kıyamet günü bana en yakın olanlarınız, ahlakı en güzel olanlarınızdır.” buyurmuştur.

Bu sözüyle Peygamber, “Ben çok ibadet edeni severim, çok sofu olanı severim, gündüz oruçlu, gece namazlı olanı severim…” demiyor, mutlak olarak güzel ahlak üzerinde duruyor. Öyle ya, kötü huylu haklara riayet etmeyen bir kimsenin ibadetinden hiçbir fayda gelmez. İslam’ın özü ahlak güzelliği ve doğruluktur.

Bir gün Peygamberin huzurunda Medineli bir kadından bahsolunurken, bu kadının son derece ibadetle meşgul olduğunu, her gün oruç tutup, sabahlara kadar namaz kıldığını  ve yalnız kötü huylu olduğundan, dili ile komşularını incittiğini söylediler. Resulullah bunları dinledikten sonra: “O kadında hayır yoktur, o kadın cehennemliktir” buyurdular.

Mürşid(Dede), geçmiş yıllardaki Cem törenlerinde verilmiş derslerin ve öğütlerin uygulanıp uygulanmadığını denetlemek için ve yeni derslerde bulunmak için cemaati toplar, Cem ibadetini yürütür.

Cem, köylerde büyükçe bir evde, varsa Cemevinde; günümüzde kentlerde yine ya müsait bir yerde, ya bir salonda yada Cem-evinde yapılır. Cem’in Dede tarafından açıldığını herkese(köylerde bütün köylülere) bildirmek için oniki hizmetten biri olan peykler gönderilir. Bütün talipler Mürşid, Pir, Rehber huzuruna davet edilir. Bu daveti duyan canlar, Mûsahibi ile buluşur. Herkes evinde tertemiz yıkanıp en temiz elbiselerini giydikten sonra ev halkı ve Mûsahibinin ev halkı ile birlikte, Dede’nin belirttiği gün ve saatte Cem’e katılırlar.

Gözcü tarafından taliplerin yoklaması yapılır, hasta ve mazereti olanlar meydana çıkarılır. Oniki Hizmet sahiplerinin de görevleri başında olup olmadıkları kontrol edilir.

Meydan postundan önce “Mürşid postu” serilir. Mürşid, postun duasını yapıp, postuna oturur. Dua şudur:

Azamtü ileyke Yâ Ali

Ekremtü ileyke Yâ Ali

Eslemtü ileyke Yâ Ali
En’amtü ileyke Yâ Ali
.”

Akşam saat sekiz sıralarında herkes eşleri ve Mûsahipleri ile “Hak Meydanı” olarak kabul edilen Cemevi’ne gelmeye başlarlar ve gelirken lokma (kuruyemiş, meyva, çörek, kömbe, baklava, helva gibi yiyecekler) getirirler. Müsahipler ve eşleri Cemevi’ne gelince, Meydan’da Dâr’a durup, lokma(niyaz)larının duasını alırlar. Dede, şu duayı yapar:

Allah…Allah…Lokmalarınız kabul, muradlarınız hasıl ola. Hak-Muhammed-Ali kabul eyleye. İmam Hasan, Şah Hüseyin, Hünkâr Hacı Bektaş Veli defterine kayıt eyleye, Gerçek erenler demine hü mümine Ya Ali

Duadan sonra talipler lokmalarını görevliye teslim edip diz üzeri gelerek meydana niyaz(secde) ederler. Genellikle talip Dede’ye veya post’a niyaz eder. Bunun anlamı: Hem “Adem’e secde” hem de cemaatta bulunan bütün canlarla görüşmek, onlara saygı ve sevgi göstermektir.

Cemevi’ne gelen canlar, Gözcü’nün göstereceği yere yaş sırasına   kurulmuş  saflara  otururlar.  Mûsahiplerin   eşleri  ise Cemevi’nde kendileri için ayrılmış bölüme otururlar. Erkekler, yönü Dede’den tarafa gelmek üzere orta yerde büyükçe bir boşluk bırakarak daire(halka) oluşturacak biçimde otururlar. Burada herkes birbirine dönüktür.

Böylece “Tarikat Namazı(Tevhîd Halkası) duvara bakarak hocanın arkasında değil; cemal’e, didar’a(Cenab-ı Hakkın iyilik ve güzellik sıfatının belirdiği Adem’in yüzüne) bakarak kılınır.” sözünde olduğu gibi, herkes yüz yüze, yani cemal cemale oturur. Tevhid, halkın ve Hakk’ın birliği, bir olması, tek vücud haline gelmesi, muhabbet denizinde bütünleşip coşmasıdır.

Alevi inancında Cem, Hz. Muhammed’in “Mûtû Kable en Temûtû” buyruğuna dayanır. Bu hadisin anlamı şudur:

Ölmeden önce ölün, mahşer günü gelmeden hesabınızı verin. Ahirete kul hakkı ile gitmeyin. Hiç kimseylealıp vereceğiniz kalmasın. Alnınız açık, yüzünüz ak olsun. Dürüst, mert, iyi huylu, Gerçek Erenlersafına katılmış insan-ı kâmillerden olun. İnsanlar (halk) sizden razı ve hoşnut olsun ki ,Hak da sizden razı ve hoşnut ola.”

CEMDE sıralama

Öz olarak CEM ibadetlerimiz aşağıda verdiğimiz sıraya göre yapılmaktadır:

1.      Oniki Hizmet sahipleri Cem’de gerekli araç ve gereçleri tamamlarlar.

2.      Cemaat, Cemevi’nde toplanır.

3.      Dede, usulünce Cemevi’ne girip postuna oturur.

4.      Dede, canlara eğitici bir konuşma yapar.

5.      Zâkirler, sazla deyiş çalıp söyler.

6.      Süpürge(car) çalınır.

7.      Post(seccade) serilir.

8.      Dargınlar barıştırılır, sorunlar çözümlenir, canlardan rızalık alınır.

9.      Oniki Hizmet sahiplerinin duaları verilir.

10.  Çerağ(delil) uyandırılır.

11.  Tezekâr(ibriktar) tarîkat abdesti aldırır.

12.  Kurban ve lokmaların duaları verilir.

13.  Dede, yol-erkân konusunda canlara bilgi verir.

14.  Gerekirse kısa bir dinlenme arası verilir.(Mola)

15.  Cem mühürlenir(secde yapılır).

16.  Üç Düvazimam okunur(secde yapılır).

17.  Üç Tevhîd çekilir(secde yapılır).

18.  Miraclama okunur, Kırklar Semahı yapılır.

19.  İstek semahları yapılır.

20.  Sakka suyu dağıtılır.

21.  Mersiyeler okunur.

22.  Lokma ve Kurban(Sofra) hizmeti sunulur.

23.  Lokmalar yenilip sofra duası edildikten sonra Dede “Duran oturan…” duası verir. Bundan sonar da şu hizmetler yerine getirilir: Süpürge çalınır, post kaldırılır, Oniki hizmet sahiplerinin duası verilir, çerağ dinlendirilir ve cem ibadeti sona erer.

 

CEM’İN BAŞLAMASI

Önce cemaat, Rehber ve Oniki Hizmet sahipleri Cemevinde yerlerini alırlar. Pir postunun makamında Rehber sağ tarafa, zâkir  sol tarafa, Dede sonra gelip ortaya oturur. Oniki Hizmet sahipleri Cem’de gerekli araç gereçleri (Asâ, ibrik/leğen, sürahi, bardak, post/seccade, çerağ/mum, havlu, ses düzeni) önceden hazırlar.

Gözcü ve kapıcı Cemevi’ne girenlere oturma usullerini, duaya duruş şekillerini anlatır. Örneğin: Evlad-ı Resul (Dede) olanlara, konuklara, yaşlı olan canlara, bacılara saygı gösterilerek ön saflara oturmaları önerilir.

Cem’i yönetecek Dede’nin (Post Dedesinin) kapıya geldiği görülünce; rehber, gözcüyü Dede’yi getirmeye gönderir. Dede içeri girerken, gözcü:

Gerçeğe hü, mümin, müslim; bacı, kardeş; Dedemiz geliyor.” der. Bütün canlar Hz. Muhammed’i, Hz. Ali’yi ve Hünkâr Hacı Bektaş Veli’yi temsil eden o post makamına saygı göstererek ayağa kalkıp dara dururlar. Dede kapıdan içeri girerken “ Allah,  Muhammed, Ya Ali” diyerek eşiğe niyaz eder, gözcü sağında yürür halde içeri girer  ve “ Hü, mümin, müslim; bacı, kardeş” diyerek selam verir, cemaat da “” diyerek selamını alırlar. Dede, gözcü sağ yanında olarak meydanın ortasına kadar gelir, “Allah, Muhammed, Yâ Ali” diyerek secdeye varır(ki bu, cümleye niyaz anlamındadır), sonra dara durup, Rehber’e

Hü erenler! Cemlerimiz Kırklar cemi, görevimiz Hazret-i Hüseyin’in yeri, yardımcımız Hak, Muhammed, Ali; gözcümüz, bekçimiz Hızır Nebi ola. Hayır himmet erenler…” der. Rehber önce cemaate, pir postunda oturacak bu Dede’den razı ve hoşnut olup olmadıklarını sorar. Eğer cemaat “Biz razıyız, Hak da razı olsun!” diye rızalık  verirse, rehber de cemaate “Hak sizden de razı olsun” der, ve post Dedesine şu gülbangı verir:

Allah, Allah…Hizmetin kutlu olsun, yardımcın Hak-Muhammed-Ali olsun. Hak-Muhammed-Ali seni doğruluktan ayırmasın. Adaletin Hz. Ali’nin adaleti olsun. Haksızı görüp gözetmeyesin. Doğrudan yana olasın. Hak erenler şaşırıp düşürmesin. Üçlerin, Beşlerin, Oniki İmamların, Kırkların katarından didarından ayırmasın. Üzerine aldığın hizmetten şefaat bulasın. Dil bizden, nefes Hünkâr Hacı Bektaş Veli’den ola. Gerçeğe hüü…”

Bunun üzerine Dede, “Cümlenizin niyazı. Allah, Muhammed, Ya Ali “ diyerek meydana secde eder, sonra ayağa kalkıp Pir postuna gelir, tekrar: “Allah, Muhammed  Ya Ali…” diyerek üç defa posta niyaz eder ve postun üstüne geçerek ayakta, dara durup, yüksek sesle (cem erenleriyle birlikte) salevat getirir, sonra ayakta şu duayı okur:

Allah Allah…

Akşamlar hayrola. Hayırlar fethola, şerler defola. Münkirler mât ola. Hânedan-ı fukara mamur ola. Er-Hak-Muhammed-Ali yardımcımız ola. Cemimiz Kırklar cemi ola. İbadetlerimiz Muhammed-Ali Dergahı’nda kabul-ü makbul ola. Hak erenler bizleri Ehl-i Beyt’in yolundan ayırmaya. Üçlerin, Beşlerin, Yedilerin, Oniki İmamların, Ondört Masum-i Pâk’lerin, Onyedi kemerbestlerin, Kırkların hayır himmeti üzerinizde hazır ve nazır ola. Şeytanın şerrinden, münkirin mekrinden saklaya, bekleye. Dertlerimize derman, gönüllerimize iman, hastalarımıza şifa ihsan eyleye. Şu anda Allah Allah diyen canların Hak-Muhammed-Ali dilde dileklerini, gönülde muratlarını vere.Bütün insanların barış içinde, kardeşçe yaşamalarını nasip eyleye. Namerde değil, merde bile muhtaç eylemeye. Görünür görünmez kazalardan, belalardan esirgeye. Emeklerimizi boşa çıkarmaya. Günahlarımız var ise bağışlaya.

Dem Ali, sırr-ı Nebi, Pirim Hünkâr Hacı Bektaş Veli kerem-i evliya gerçekler demine hü mümine Ya Ali…”

Duanın sonunda Dede: “Dâr çeken bacılar didar göre, Fatıma Ana muradını vere. Erenler sefaya ere…” deyince, kendisi ve cemaat yere secde edip, yerlerine otururlar. Dede, kendini tanıtır.  Gözcü’yü çağırır, cemaatte bir eksiklik olup olmadığını öğrenir. Gereğinde taliplerin hal ve hatırlarını sorar. Dede, ceme başlamadan önce güncel konularla ilgili(ekonomik, sosyal, hukuksal, dinsel) bir kısa sohbet(irşad, aydınlatma) konuşması yapar. Cem’de hasta, rahatsız, dizleri ağrıyan varsa, sandalyede oturabileceklerini anlatır.

Dede Cemaati Aydınlatıcı Şöyle Bir Konuşma Yapar

“Saygıdeğer Cem Erenleri, sevgili canlar !

Cem ibadetimizi yapmak için toplanmış bulunuyoruz. Hepinizi en içten sevgilerimle selamlıyor, hoşgeldiniz diyorum.

Cem erenleri, mümin müslim bacılar, kardeşler! Cem törenine başlarken biliyorsunuz, biz önce kendi aramızda birliğimizi-dirliğimizi sorgularız, hizmetlerimizi yaparız, çerağımızı uyarırız, lokmalarımızı paylaşırız.

Cemlerimiz önceki dönemlere göre herkese açıktır. Burada, sizlerin yerine getirmek zorunda olduğunuz görevler vardır. Nedir bu görevler? Biraz sonra burada ibadete başlayacağız, belli kurallara uyacağız: Konuşmak, muhabbet etmek, oturup-kalkmak, ibadet…Bunların hepsi yerine göre yapılacak, rasgele konuşulmayacak.

Hak-Muhammed-Ali huzurunda yüzünüz ak ola. Pir divanında utanmayasınız, Şah-ı Merdan’ın sancağı altında toplanmamızı nasip eyleye.

Şimdi ey canlar, bilmiş olasınız ki, Hak ceminde ayrılık-gayrılık, senlik-benlik yoktur. Siz hep ana, baba, kardeşsiniz. İmam Hüseyin’in yolu kıldan ince, kılıçtan keskindir. Kul kusursuz, hata tevbesiz olmaz. Kul kusur işler, Sultan bağışlar. Kusurlarımızı, günahlarımızı Hak bağışlaya, esirgeye.

Fakat bu yola girecekler haram yemeyecek, yalan söylemeyecek, kötülük yapmayacak. Bir kimsenin içinde kin, kibir, düşmanlık, cimrilik, tamah, öfke, dedikodu  ve maskaralık ve daha nice kötü huylar olursa, su ile yıkanıp temizlenebilir mi? Öyle bilesiniz ki temizlenmez. Bu dediğimiz kötü huyların biri bir kişide olsa onun bütün ibadeti ve ameli, hepsi boşuna olur.

Şunu iyi bilelim ki yolumuzu kuran gerçek erenlerin aslı su’dandır. Su temizdir ve temizleyicidir. Buna göre, ben Alevi’yim diyen her can, su gibi temiz ve temizleyici olmalıdır, özünde murdar nesne taşımamalıdır.

Erkeğe pirinden, kadına erinden şefaat edilecektir. Bu dünyada er-kişi eşine kırıcı, kaba davrandığında, şunu bilsinler ki: Fatıma Anamızı incitmiş olurlar. Erkeklerin şefaatçısı Hazret-i Hüseyin’dir, kadınlarımızın şefaatçısı Fatıma Anamızdır. Komşu hakkı Tanrı hakkıdır. Ata hakkı Tanrı hakkıdır. Komşusunu bilmeyen Tanrısını bilmez; atasını bilmeyen de Tanrısını bilmez. Yolumuzun buyruğunu tutup, yasaklarından kaçmak gerek. Üstadımız Şah-ı Merdan Ali bunu böyle buyurmuştur.

 

Sizler, ey canlar, birbirlerinizden hoşnut ve razı mısınız? Birlik misiniz erenler?” Cemaat “Razıyız” ya da “Eyvallah” derler. Dede “Niyazlaşın” der, canlar  birbirlerinin omuzlarına niyaz ederler. Dede konuşmasını sürdürür:

 

“Değerli canlar!

Bizim yolumuzda gönül kırılmaz, çünkü Tanrı’nın evidir. Emanete hıyanet edilmez. Hazret-i Pir buyurmuş ki: Elinize, dilinize , belinize sahip olun. Şimdi, elinizle kötülük işlemeyin, elinizle koymadığınız bir şeyi almayın, dilinizle verdiğiniz sözü geri almayın, yalan, dedikodu, iftira etmeyin, belinizi saklayın, başkasının namusuna dil uzatmayın. Böyleleri yüzbin kez yıkansa temiz olmaz. Ehl-i Beyt düşmanlarıyla yatıp kalkmayın. Herkes bir müsahip kardeşi tutmalıdır.

 

Allah’a kul, Muhammed’e ümmet, Ali’ye talip olan canlar!

Döktüğünüz varsa doldurun, ağlattığınız varsa güldürün, yıktığınız varsa kaldırın. Doğru gezin, dost gönlünü incitmeyin. Mürşidinizin buyruğuna uyun. İbadetlerinizi gösteriş için yapmayın. Erenler yolunda verdiğiniz ikrardan dönmeyin. Tevella ve teberrayı bilin. Dört Kapı, Kırk Makam’ı, üç sünnet yedi farzı öğrenin ve uygulayın. 12 gün Muharrem(matem) orucunu, 3 gün Hızır orucunu tutun. Gerçekmiş gibi görünüp, dünya menfaatiyle gözünüzü kamaştıracak münafıkların sözlerine aldanıp Erenler yolundan uzaklaşırsanız, mahşer günü Ulu Divanda şefaati kimden umacaksınız? Oniki İmam bizleri şefaatinden mahrum eylemeye. İbadetlerimizi kabul eyleye…” Eğer zaman, ortam ve cemaat elverişli ise zakirler yolu-erkânı çok özlü anlatan ve halkı eğitici öğütlerle dolu özlü deyişlerden en çok üç tane çalar, söylerler. Buraya örnek olarak beş deyiş yazıyoruz. Zakir isterse kendi bildiği deyişleri, isterse şu deyişleri çalıp söyler:

 

DEYİŞ I

 

 Ne ararsın baba derviş

Dervişlerde dem bulunur

Bekle pirin eşiğini

Derdine derman bulunur

 

 

Eğer olur isen hasta

Gel derdine derman iste

İhlasla varırsan dosta

Ölür isen can bulunur

 

 

Alçağa indir özünü

Türaba çevir yüzünü

Pişir de söyle sözünü

Arasında ham bulunur

 

 

CAN HATAYİ’m özün takın

Özünü Mervan’dan sakın

Kudretten değer okun

Yarasına em bulunur

 

            *  *  *  *

DEYİŞ II

 

Sevdiğim Allah bir Muhammed Ali

Üç güzel severim eli neylerim

Gülbangı çekilen Bektaş-ı Veli 

Daha senden gayri kulu neylerim

 

Bir güzel severim servinin dalı

Dostun muhabbeti oğulun balı

Başına bağlamış yeşili alı

Arının yaptığı balı neylerim

 

KUL HİMMET üstadım artıyor derdim

Kalbimde ihlasım dilimde virdim

Server Muhammed’in yüzünü gördüm

Dünya dedikleri çölü neylerim

           

*  *  *  *

DEYİŞ III

 

Yüzüm süre süre insem dergaha

Bir dem divanına dursam Ya Ali

İnsem eşiğine niyaz eylesem

Yüzüm tabanına sürsem Ya Ali

 

Yüzüm tabanına sürdüğüm zaman

Gönlüme getirmem zerrece güman

Ali’m Düldül’üne bindiği zaman

Önünce Kanber’in olsam Ya Ali

 

Kanber gibi her hizmete yeldirsen

Bir dem ağlatırsan bir dem güldürsen

Çeksen Zülfikarı beni öldürsen

Elim eteğinden çekmem Ya Ali

Çeker miyim eteğinden elimi

Ben canıma reva gördüm ölümü

Doğru sürün erenlerin yolunu

Mümin kullarını görsem Ya Ali

 

Mümin olan ya nesinden bellidir

Hakkı söyler Hak nefesi bellidir

Erenlerin cemi gonca güllüdür

Gülün deste deste dersem Ya Ali

 

Mümin olan müslimini getirsin

Getirse de Hak cemine yetirsin

Dizi dize verip üryan otursun

Doyunca yüzüne baksam Ya Ali

 

PİR SULTAN’ım niyaz eyle pirine

İnan gel Muhammed Ali yoluna

Umarım dergahta girem gönlüne

Yarın fırsat elden gider Ya Ali

 

            *  *  *  *

 

DEYİŞ IV

 

Fırsat elde iken bir amel kazan

Gül cemalin birgün solsa gerektir

Zevkine aldanma tapma dünyaya

Dünya malı burda kalsa gerektir

 

Cahil bildiğinden hiç geri kalmaz

Bin nasihat etsen bir pula almaz

Kişinin ettiği yanına kalmaz

Herkes ettiğini bulsa gerektir

 

Yarın Hakk’ın divanına varılır

Rûz-i Mahşer günü sual sorulur

Günahın tartarlar, mizan kurulur

Orda haklı hakkın alsa gerektir

 

Bana böyle geldi Mevla’dan hitap

Dil tutulur ol dem verilmez cevap

Kimine lûtfolur, kimine azap

Cennet, tamu hak’dır, dolsa gerektir

 

GENC ABDAL’ım Hakka yanık olana

İtikadı bütün sadık olana

Hakikatten Hakk’a aşık olana

Divanda şefaat olsa gerektir

 

            *  *  *  *

 

DEYİŞ V

 

Dinlerseniz bir nasihat eyleyim

Ahiretin tedarikin görmeli

Dağlar yollarına karanu

Buradayken bir menzile ermeli

 

Bismillah dedim de açtım gözümü

Şahım hak-i payine sürem yüzümü

Pekçe ver kulağın, dinle sözümü

Buradayken bir gerçeği bulmalı

 

Gafil insan gafil gelmen bu dem’e

Ömür geldi geçti, fırsat ne çare

Ne cevap verirsin gittiğin yere

Kiramen katibiyle hesap görmeli

Şeytana uyanlar ortada kalır

Kişi bilgisiyle menzil mi alır

Böyle sözler ile ahiret m’olur

Küllü varlığınan teslim olmalı

 

Hak’tan inayettir bize bu hikmet

Muhammed Mustafa’dan erişe himmet

Ceset burda kalır can olur zahmet

Canı kurtaracak bir er bulmalı

 

DERVİŞ MUHAMMED’im el aman mürvet

Ceset burda kalır, can olur zahmet

Kulların kapında diler irahmet

İrahmet dileyen bir er bulmalı

           

            *  *  *  *